Usluca Köyü Derneği
Web Sitemize Hoş Geldiniz

Sarıkamış Gazisi

Yine bir ocak ayı ve kara kış mevsimi geldi,bir asır önce bu mevsimde kara kışın hakim olduğu dağlarda  acı dolu yürek yakan destan yaşandı Sarıkamış ALLAHÜ EKBER DAĞLARI’nda. Rahmetli büyük dedem in  hatıraları işte tam bu günlerde başlıyor, Usluca’mız dan taa Sibirya’ya uzanan acı hasret dolu hikayedir bu:

Adı:  ÖMER    Soyadı: GARİP    Lakabı: Gahrimenoğlu

Yaş 17 ömer o zamanki adıyla Şebinkarahisar Sancak beyliğine bağlı Mindaval (ALUCRA) kazasının Teşdük(ÇAMOLUK) nahiyesine bağlı Mutaa (USLUCA ) köyünde yaşamaktadır ve henüz iki aylık evlidir.Bir evin bir oğludur ömer.. Ortalık karışıktır Devleti Aliye yi OSMANLI cennet mekan 2.ABDÜLHAMİD  HAN’ın tüm çabalarına karşılık İttihat ve Terakki nin yıkım dolu projeleri sebebiyle çatırdamaktadır .Olan yine Anadolu’nun bağrından çıkan yiğitlere olacaktır,Yemen’de Galiçya’da olduğu gibi Enver paşa hırsı uğruna hiçbir staterejik plan olmadan 90 bin yiğidimizi ölüme şehadete sürmüştür.

 Ömer, ilk çatışmalarda alnına saplanan şarapnel nedeniyle kaybolan bilinci, günler sonra sahra hastanesinde gözlerini açınca yerine gelir belki çok arzuladığı şehadet ona nasip olmamıştır ama mahşerde şehidlerin piri  Hz.HAMZA efendimizin sancağı altında toplanacak arkadaşlarına katılacabileceği bir nişanı vardır artık vücüdunda. Muhammed İkbal’in RESULULLAH s.a.v huzuruna varınca elindeki mehmedçiğin mübarek kanıyla dolu şişede birkaç damla kan da Ömerindir. Bir sabah çadırlardan oluşan sahra hastanesinin etrafında sesler kesilir’’ bu hayra alamet değil der; Ömer yanındaki yatakda yatan gazi arkadaşına.Sözü biter bitmez gürültü ile Ermeni çetelecileri peydah olur gazi Mehmetçiğin tedavi gördüğü çadırlarda,Ömer yaşanılan vahşete dayanamaz komitacılar yaralı Mehmetçiklerin parmaklarını keserler yüzüklerini almak için çeneleri kırarlar metal dişleri çıkarmak için canlı canlı bir zülüm yükselir semaya…..

Kısa bir süre sonra rus ordusu gelir bölgeye rus komutan Mehmetçiği esir aldıklarını tercüman vasıtasıyla söyler ,Ömer dayanamaz çıkar rus komutanın karşısına ermeni çetelerinin yaptığı vahşetin hiçbir vicdanın kaldıramayacagını haykırır,komutan araştıracağını ve cezalandıracağını söyler.

Kalan Mehmetçikler kamyonlara bindirilir,bilinmeze sibiryaya doğru yola çıkartılır peşpeşe,en arkadan da kurt sürüleri düşerler yola bitap düşen ağır yaralarından dolayı bilinci kapanan yiğitlerimiz nöbetçi rus askerlerinin bir tekmesiyle aşağıya atılmakta kurtlar adeta OSMANLI nın ciğerparelerini saçı kınalı Mehmetçiklerini  kapmak için yarışmaktadır..

Ve günler haftalar sonra kuzey kutbunun en yakınlarına sibiryanın derinliklerinde BEDİÜZZAMAN Hz.de bir süre kaldıgı esir çalışma kamplarına varırlar.Ömer uslucanın anadolunun sıcak bereketli topraklarına bir daha dönemeyeceğini düşünmektedir.Kamplardaki tüm olumsuzluklara rağmen günler haftaları aylar yılları kovalar Ömer elektiriği ,petrolü, doğalgazı, çay içme kültürünü vs.vs o günün yeni keşiflerini burada öğrenir.

 

Yıllar sonra rus hükümeti kamplarda meslek kursları açar nitelikli iş gücü meydana getirmek için,Ömer ilk önceleri kabul etmez sürekli sorun çıkartır cezalar alır’’Ben rus gavuruna bilerek hizmet etmem ‘’der .Bir gün hücre cezası bitince kampdaki rus subayı çagırtırır yanına kendisinin tatar türkü oldugunu düşman ordularda olsalarda aynı milletin evlatları olduklarını bir meslek öğrenmesi gerektiğni hep burada kalmayacagını bir gün esaretin biteceğini hatırlatır.Ömer yıllar sonra özgürlük kelimesini ilk defa duyar ve kısa zamanda ayakkabı ustalığını öğrenir o zamanlar anadoluda herkes çarık giymektedir kundura henüz yayılmamıştır.

 

Bu tarafda hiçbir haber mektup kayıt yoktur,İttihat terakki tüm gücüyle örtüyor Sarıkamış hadisesini hatta devlet kayıtlarına bile girmiyor 90 bin kaybımız..

 

Usluca’da zaman geçtikçe acılar öteleniyor unutulmuyor ama hep yüreğin bir köşesinde yanıyor Ömerin geride bıraktığı hanımının,kor gibi sönmüyor hasreti, Anadolu’daki yüzbinlerce analardaki gibi yavuklulardaki gibi kapıdan aniden gelirmi bilinmez Mahmutlar,Hüseyinler,Osmanlar,Mehmetler  dönerlermi ÇANAKKALE’den , YEMEN’den , GALİÇYA’dan, MEDİNE’den, FİLİSTİN’den, TABLUSGARP’dan ve SİBİRYA’dan ana kuzuları bekleniyor.

Nasıl bir sevdadır bu ? nasıl bir muhabbetdir? sevgidir? Kalplerdeki dile inmeden türkülere yansıyor;

‘’BURASI HUŞ TUR YOLU YOKUŞTUR .GİDEN GELMİYOR ACEP NE İŞDİR’’

‘’HEY ON BEŞLİ HEY ONBEŞLİ ,TOKAT YOLLARI TAŞLI,ON BEŞLİLER GİDERKEN  ÇANAKKALEYE,SARIKAMIŞA,YEMENE  yarimin GÖZÜ YAŞLI’’  

Çeşitli savaşlardan dolayı pek çok askerini kaybeden rus hükümeti bir karar alarak OSMANLI esirlerini bir şartla salıverme vaat ediyor,dul kalmış bir rus hanımıyla evlenilecek ve kesinlikle Rusya dışına çıkmaya tenessül edilmeyecek,yani yine vatana dönüş yok …

 Ömer tüm sıkı kontröllere rağmen bir yolunu bulur kars sınır kapısına kadar gelir günler süren yolculuğun ardından evet işte telin öbür tarafı kapı anavatan dır ama kimlik kontrolünde rus hanımını geride bıraktığı tespit edilir ve geriye yollanır müsaade edilmez anadoluya girişine, Ömer bir ara fırsat bulunca hemencecik birkaç satır rusca yazar mektubu anasına ve babasına hanımımı? Nerdee 13 yıl olmuştur Usluca’da gözü yaşlı koyduğu hanımından ayrılalı hem bakalım o beklemişmidir  zaman seferberlik zamanıdır yokluk yılarıdır kim öle? Kim kala?

 

Uslucaya mektup 6 ay sonra ulaşır sınırdan, Ömerin evinde garip bir heyecan oluşur mektup gelir gelirde Rusçadır kim ne yazmıştır bilinmez belkim, baba biner atına o köy senin bu köy benim Taşdemir köyünde bulur dermanını evet orada rusyadan gelen bir hanım var hikayesi ömerinki gibidir, babanın titrek ellerle mintanının cebinden çıkan buruşmuş mektubu alır ,o an kainat duracakmış gibi olur Ömerin babası için dile kolay 13 yıl olmuştur tek evladını bu vatana kurban niyetiyle göreve göndermiştir.

 

İlk kelimeler dökülür “anacığım babacığım beni  merak etmeyin sağ yım rusyada yım en kısa zamanda gelmek istediğini anlatır birkaç cümlede ama hanımınından hiç bahsetmez beni beklememiştir diye.

 

Ömer Moskovoda yeniden hayat kurmuş rus hanımıyla kunduracılık yapmaktadır,ama aklı fikri Uslucanın garşı tepelerinde kızıl kayalardadır acaba bir daha görecekmidir bilinmez.Günün birinde fırsatı bulur rus hanımı ve birkaç Türk arkadaşıyla çıkar yola bu günki Ukrayna  dan binerler gemiye İstanbula doğru günler sonra çıkarlar Karaköy iskelesine Ömer ilk defa görür payidahtı şaşırır karanlık sokakları geçerken DEVLETİ ALİYE Yİ OSMANLININ BAŞKENTİ İSTANBUL değildir sanki burası,kararını verir Giresuna şehire gidecek oraya yerleşecektir.bir kaç gün sonra ilk gemi ile karadenize açılırlar bu defa bulundukları kamarada yabancı bir genç vardır,soğuk davranırlar ilk başta Ömerin arkadaşları ama ne hikmetse genç Ömere sürekli yakın durmaya çalışmaktadır,merak eder sorarlar nerelisin :mindavallıyım  mutaa köyünden deyince Ömerin tüm hücrelerini büyük bir heyecan kaplar,17 yıllık özlemin hasretin bütün benliğini saran titrek sesiyle sorar sorularını hızlı peşi peşine.

 

O genç öz kuzenidir askere giderkene beşikde bıraktığı amcasının oğludur,belli etmeden sorulara devam eder cevapları alır gencden.Amcaları Çanakkaleye gitmişler geri dönmemişler birde kendisinin çok küçükken Sarıkamışa giden Ömer amcası varmış hatırlamazmış ama yengesi Ömeri beklermiş tam 17 koca yıldır hiç evlenmemiş  birkaç sene önce Rusça mektubu gelince yaşadığını öğrenmişler en çokda yengesi sevinmiş….

 

Hava birden değişir sahildeki şehirlere uğrayan geminin kamarasında,Ömer yıllar sonra bir defa daha değişik dünyada belki tarif edilemez mutluluk yaşar ,fikrini değiştirir köyüne Uslucaya dönecek kendisini 17 yıldır bekleyen yavuklusuna kavuşacaktır.Gemi günler sonra Giresuna varır, kiralanan kervana birkaç parça eşyalar yüklenir binilir atlara yola çıkılr.

 

Usluca ahh Uslucam ‘’Bülbülü altın kafese koymuşlar vatanım illede vatanım demiş,salmışlar uçmuş bir dikene konmuş ‘’Ömer de yıllar sonra o göremeyeceğini sandığı kızılkayalrın üstünden cılgadan iner tahta köprüye atıyla girer köyüne uzakdan kucağında yiğeneninin çocuğuyla gelen hanımını tanır,hanım edep misalidr tıpkı bütün annelerimiz nenelerimiz gibi yabancı bir atlı yaklaşınca pusar duvarın dibine çeker havlusunu yüzüne çoçuğu bastırır kucağına geçmesini diler ama tam aksi atın nefesi  yakınında dır dayanamaz ‘’ALLAH’ın şeri kitabı var çekip gitsene ‘’

 

 Atın üzerindeki Ömer dayanamaz;17 YIL KALDIM GURBETDE RUSUN ZÜLMÜ ACI VERMEDİ BANA,GELDİMDE YARİM HATIRLAMADI BU ACI YETER GARDAŞ BANA,dörtlüğü dinleyen hanımı göz ucuyla bakınca 17 sene önce askere uğurladığı iki kocası Ömer den başkası değil bu gelen.

 

    “BU VATAN TOPRAĞIN KARA BAĞRINDA SIRA DAĞLAR GİBİ YATANLARINDIR”

Tüm şehid ve şühedamızın geçmişimizin ruhları şad olsun, Rabbim birliğimizi, dirliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermesin……… amiiinnn